Pandemi Sürecinde Olabildiğince İyi Olmak

Yaygın bir coğrafyada etkisini gösteren hızlı hastalık yayılımları olarak tanımlanan pandemiyi psikolojik iyilik halimize travmatik etki yaratabilecek doğal afetler arasında ele alıyoruz. Travmatik yaşantılar ölüm, ölüm tehdidi, ağır yaralanma ya da bedenimizinsağlığımızın- bütünlüğüne yönelik bir tehdidin ortaya çıktığı ve bizzat yaşadığımız ya da tanık olduğumuz olaylardır. Bu yaşantılar yaşamımızda ani kesintiler, düzen değişiklikleri, hızlı aralıklarla duygu değişimleri, yalnızlık, çaresizlik ve geleceğe yönelik umutsuzluk hisleri gibi etkileri ile güvenlik algımızı temelinden sarsabilir.

Yaşamımızın kontrolünün elimizde olduğunu hissetmek, geleceği ana hatlarıyla öngörebilmek yaşamsal psikolojik ihtiyaçlarımızdır ve kendimize, diğer insanlara ve gelecekteki deneyimlerimize yönelik hissettiğimiz güven hissi ile yakından ilgilidir. Peki olabildiğince iyi olma motivasyonunu nasıl harekete geçirebiliriz? Travmatik etki yaratan bir doğal afet olan pandemi koşullarında gergin hissetmek, hayattan daha az zevk alır hale gelmek, eskiye göre daha öfkeli ve tetikte hissetmek, daha kaygılı hissetmek, daha fazla şeyden korkar hale gelmek, dikkat dağınıklığı, odaklanma zorluğu, yeme düzenimizin değişmesi, daha az ya da daha çok uyumak, kalp çarpıntılarında artış, güvensizlik hatta belki tamamıyla hissizlik olağandışı durumlara verilen olağan tepkilerdir. Bu deneyimler bizi korkutmasın.

Delirmiyoruz. Zor günler geçiren her insanın yaşadığı şeyleri hissediyoruz, zor koşullara uyum sürecimizin sancılı ve normal parçaları bunlar. Kendimizde ve yakınlarımızda bu tip belirtiler gözlersek, var olan koşullardaki işlevselliğimiz bozulmadığı sürece endişelenmemize gerek yok. Bunlara kapılmadığımızdan emin olmak, kendimize zaman vermek ve şiddetini, anlık mı sürekli mi olduğunu ayırt etmek, kendimize veya başkalarına verdiğimiz zararları zor koşulların arkasına sığınarak devam ettirmemeye mümkün olduğunca telafi etmeye, başa çıkmaya çalışmak yardımcı olacaktır. Çatışmalarımız artabilir, evde daha çok zaman geçiriyoruz daha fazla iç içeyiz. Hepimizin ihtiyaçları, beklentileri farklılaşabilir. Birlikte geçirilen zaman arttıkça bu farklılıklar doğası gereği daha fazla anlaşmazlıkla sonuçlanabilir.

Çözüme ulaşabiliyor, herkesin ihtiyaç ve beklentilerine bir şekilde hitap eden şekilde uzlaşma sağlanabiliyorsa bu çatışmalara fazla anlam yüklememek, “İlişkilerimiz kötüye gidiyor” gibi etiketlememek, durumu kişiselleştirmemek, “Beni hiç anlamıyor(lar)” gibi bir kestirmenin gerçekliğini sorgulamak, çatışmaların yarattığı stresi yönetmemize yardımcı olacaktır. Rollerimiz değişti ve birbirine karıştı.

Evimiz hem okul, hem iş yeri hem de yuvamız. İş de eğitim de dinlenme de aynı alana sıkıştı. Birbirinden ayırt etmenin zorluğu ve yarattığı olağan karmaşanın tetiklediği stresle aile düzenimizin temelinden sarsıldığına ilişkin hatalı inancımızı karıştırmamaya çalışmalıyız. Rollerimiz karıştı ve yeni bir düzene ihtiyacımız var, bu düzeni ortak hareket ederek birbirimize alan yaratacak şekilde düzenlemeye çalışmak uyum sürecini daha az sancılı atlatma konusunda önemli olacaktır. İş, beslenme, uyku, sosyalleşme, okul rutinlerimiz bozuldu. Yeni düzenimizde tutarlı rutinlerimizi oluşturduğumuzdan emin olalım. Rutin istikrar hissi ile geleceği öngörebilme ihtiyacımızı karşılayarak güvende olduğumuza ilişkin inancımıza katkıda bulunur. Kaosun belirsizliğinin yarattığı ek stresten korur.

Çocuklarımız okula gidemiyor ama pijamalarıyla yataklarında ders dinlemesin, üzerini değiştirerek derslerine katılsın, kitaplarını okula gittiğinde olduğu gibi önceden hazırlasın ve bir ders köşesi olsun, o köşede derslerine devam etmeye çalışsın. Yemek saatlerimiz belirli, dengeli ve birlikte olsun. Ortak zaman geçirdiğimiz tv, oyun, sohbet gibi düzenli etkinliklerimizi sürdürdüğümüzden emin olalım. Uyku saatlerimiz mümkün olduğunca düzenli aralıkları takip etsin. Bu tip yeni düzene uygun rutinleri oluşturmak ve düzenli bir biçimde takip etmeye özen göstermek bu zor koşullarda olabildiğince iyi olmamıza yardımcı olacaktır.

Önlemleri abartmamamız gerektiği gibi küçümsememek de olabildiğince iyi olmanın önemli bir parçası. Önlemlerin kontrol hissimizin temel belirleyicilerinden olduğunu unutmayalım. Belirsizliklerde boğulmamak, ne kadar güvende olduğumuzu nasıl güvende kalmayı sürdürebileceğimizi takip edebilmek için süreç ile ilgili gelişmeleri takip etmeye ihtiyacımız var. Bu takibi bazı güvenilir (alanında uzman ve yetkin olduğunu düşündüğümüz) kişi ve kurumları seçerek yapmak infodemi denilen yanlış bilgi kaosundan bizi kurtaracaktır.

Bilim insanları, T.C Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü gibi güvenilir kaynaklardan olmayan ya da kaynağı belli olmayan bilgilerden-mesela duvarınıza düşen sosyal medya paylaşımlarındanmümkün olduğunca kaçınmamızın hem durumu doğru değerlendirebilmemiz hem de kaygımızı yönetebilmemiz için oldukça önemli olduğunu unutmayalım. Olağandışı koşullarda olabildiğince iyi olduğumuz, en kısa zamanda tam anlamlıyla güvende hissedeceğimiz günlerin yakın olması dileğiyle kendimize ve diğer bütün insanlara iyi bakmaya devam edelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir