Pandemiden dolayı yarı kısıtlanmış hayatımıza devam ederken ben de acil pratisyenliğinfen kalan tüm zamanımı kitap okumaya ayırdım. Geçenlerde okuduğum bir kitapta geçen bir söz dizisi beni bu yazıyı yazmaya itti.
Ön yargı hakkında düşünmeye sevk eden yazar bu kavram için şöyle diyor : ” riskli ve mantıksız çabukluk ” Okuduktan sonra üzerine düşündüğüm bu tanımlama kendimdeki ve çevremdeki insanların ön yargılarını sorgulamama sebep oldu.
Günlük hayatta cinsiyet, yaş, ırk, din, bedensel görünüm ve kılık kıyafet gibi faktörlerü referans alarak oluşturduğumuz ön yargılar çoğu zaman sorun olarak görülmez. (Tabi toplumun kabul ettiği davranışlar her zaman toplum yararına olmaz) Birçok insan hayatına edindiği ön yargılarla yön verir.
Fakat hiçbir önyargı tarafsız olmadığı gibi kişiler arasındaki ilişkide kısırlığa sebep olur. Hatta ön yargı kişiler arasındaki iletişimi aşıp topluma da yön verir. Burada bir paradoks mevcut. Ön yargılar mı toplumu yönlendirir toplum mı ön yargıları oluşturur? Tabi ki ön yargıların oluşmasında toplumun yadsınamaz bir etkisi vardır. Kişi çevrenin etkisi olmadan ön yargılarını zor oluşturur. Yetiştiğimiz aile, okuldaki çevremiz, yaşadığımız şehir bile kişinin hayata bakış açısını etkiler.
Bu edindiğimiz ön yargıları aşmak kolay olmasa gerek. Elbet burada herkesin aklına Einstein’in sözü geliyor : ” Ön yargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur ” Peki ön yargısız bir hayat düşünülebilir mi? Biraz ütopik olan bu düşüncenin yararı tartışılır. Çünkü hayatta kalmak için – örneğin vahşi bir hayvana zarar görmemek için yaklaşmamak- ön yargıyı gerekli kılar.
Ön yargıyı toplum bilimcilerin yorumuna bırakıyor sizi yargılarınızı oluşturan değerlerinizle başbaşa bırakıp kimsenin dışlanmadığı, farklı olduğu için eleştirilere maruz kalmadığı bir toplum diliyorum. ” Birçok insan düşündüğünü sanar. Aslında yaptıkları sadece ön yargılarını yeniden düzenlemektir. ” William James